Suçüstü: Fotoğrafları unutmaya karşı bir silaha dönüştürmek
Son zamanlarda Çin’deki sinemalarda en çok izlenen filmlerden biri olan “Suçüstü” (original: 南京照相馆 İngilizce: Dead to Rights), ilhamını 1937’deki Nanjing Katliamından alıyor.

Son zamanlarda Çin’deki sinemalarda en çok izlenen filmlerden biri olan “Suçüstü” (original: 南京照相馆 İngilizce: Dead to Rights), ilhamını 1937’deki Nanjing Katliamından alıyor.
Son zamanlarda Çin’deki sinemalarda en çok izlenen filmlerden biri olan “Suçüstü” (original: 南京照相馆 İngilizce: Dead to Rights), ilhamını 1937’deki Nanjing Katliamından alıyor. Bu olay, Batı’da pek fazla bilinmiyor, ancak 2. Dünya Savaşı’nın en kanlı ve en yürek parçalayıcı vahşetlerinden biri. 13 Aralık 1937’den itibaren altı hafta boyunca yaklaşık 300 bin Çinli sivil ve silahsız asker Japon saldırganlar tarafından katledildi. Film, Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı(1931–1945) ile Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’ında zaferlerin 80. yıl dönümünü anmak amacıyla çekildi ve Douban adlı sosyal ağ platformunda 10 üzerinden 8,5 puan aldı.
“O savaşta bir fotoğraf, mermi kadar ölümcüldü.”
Yönetmen Shen Ao, devasa savaş sahneleri yerine, işgal altındaki Nanjing’deki küçük bir fotoğraf stüdyosunu merkezine alıyor. Burada çırak kılığındaki bir postacı, ahlaken yozlaşmış bir tercüman ve yerinden edilmiş bir aktris gibi yedi sıradan insan, Japon ordusu için fotoğraf basmaya zorlanıyor. Başta tek hedefleri hayatta kalmakken, karanlık odada beliren fotoğraflar, katliamın inkâr edilemez kanıtlarına dönüşüyor. Bu an, onları hayatta kalma içgüdüsünden, kanıtı koruma görevine taşıyor. Filmin İngilizce adı olan “Dead To Rights“ da bu anlamı çıkarmak istiyor: Bu fotoğraflar şüphesiz kanıtlardır.
Filmdeki çarpıcı sahneler - süngüyle öldürülen bebekler, kana bulanmış nehirler-izleyiciyi Nanjing Katliamı Anıt Müzesi’ndeki gerçek fotoğraflara götürüyor. Shen Ao, “çekim” kelimesinin hem “fotoğraf çekmek” hem de “tetik çekmek” anlamına gelen çift anlamını kullanarak, “O savaşta bir fotoğraf, mermi kadar ölümcüldü.” diyor.
Gerçek tarihte, 1938’de Nanjing Doğu Çin Fotoğraf Stüdyosu çıraklarından Luo Jin, gizlice bir Japon subayın negatiflerini kopyalamış; vatansever genç Wu Xuan bunları saklamış ve bu fotoğraflar, savaş suçlusu Tani Hisao’nun yargılanmasında kritik kanıt olmuştu. Bu olay, filmin de ana ilham kaynaklarından birini oluşturuyor.
Yapım, “kanıt savaşı” temalı gerilimli bir kurguya sahip. kadınlara yönelik şiddet doğrudan gösterilmiyor; bunun yerine gölgeler, yansımalar ve imalarla ifade ediliyor. Nanjing Güvenlik Bölgesi’nde bile yabancı misyonerlerin saldırıya uğraması, hastanelerin işgal edilmesi, gazetecilerin tutuklanması gibi olaylar üzerinden sürekli bir baskı ve korku atmosferi hissediliyor.
Filmde, çevirmen Wang Guanghai'nin "Gülümse!" diye bağırması, işgalcilerin ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor. Objektifin önünde zorlama bir "dostluk" tablosu; arkasında ise süngülerin altında yığılmış cesetler bulunuyor.
Film, siyah-beyaz olmasa da gri tonların hakim olduğu bir atmosferle o dönemin ahlaki çöküşünü yansıtıyor. En dokunaklı sahnelerden biri ise, ölümle yüz yüze olan bir grubun memleketlerinin bu dehşet verici manzarası önünde portre çektirmesi. Parmakları hafifçe tuvale dokunuyor, bakışları stüdyonun duvarlarını aşıyor ve adeta, “Vatanımızın bir karış toprağını bile bırakmayacağız.” diyor.
Shen Ao, bu filmi izleyicilerin hem derin bir öfke ve keder hissetmesi hem de bundan güç alarak öfkelerini ülkenin refahı için bir motivasyona dönüştürmesi amacıyla çektiğini belirterek, “Her savaş, tüm insanlık için bir trajedidir.” dedi .
2. Dünya Savaşı’na dair doğru bir tarihî bakış açısı
Suçüstü filminin vizyona girmesinden bu yana sinema salonlarında büyük ilgi görmesinin nedeni, tarihî adaleti sanatsal açıdan ele almasıdır. Film, Çinli sinemacıların tarih, insanlık ve adalet üzerine derin düşüncelerini yansıtmaktadır. Bu düşünceler, ulusal sınırları aşan evrensel bir nitelik taşır. Dünya’nın faşizme karşı savaşının zaferini anarak tarihi hatırlamak, nefreti körüklemek için değil, 2. Dünya Savaşı’na dair doğru bir tarihî bakış açısını teşvik etmek içindir. Bu yolla, dünyaya barışın kıymetini hatırlatmak, savaş suçlarına karşı çıkmak ve tarihsel gerçekleri koruma konusunda uluslararası toplumda ortak bir bilinç oluşturmak hedeflenmektedir.
Peki, zamana direnen doğru bir 2. Dünya Savaşı tarih anlayışı nedir? Bu, 80 yıllık savaş sonrası değerlendirmelerden geçmiş, tarihsel gerçeği savunan, adalet ve hakkaniyeti gözeten, barışçıl kalkınmayı destekleyen bir tarih bilinci sistemidir. Bu, objektif tarihsel verilere dayanan, II. Dünya Savaşı’nı kapsamlı ve tarafsız biçimde ele alan bir bakış açısıdır. 2. Dünya Savaşı’na ilişkin doğru tarihsel bakış açısını teşvik etmek; tarihsel gerçeklere saygı göstermek, adil bir duruşu sürdürmek, tarihsel nihilizm ve revizyonizme karşı çıkmak, işgal savaşlarının çarpıtılmasına, saptırılmasına veya yüceltilmesine karşı durmak, geçmişten ders çıkarmak ve Birleşmiş Milletler merkezli savaş sonrası uluslararası düzeni savunmak anlamına gelir. Bu bakış açısı, yalnızca uluslararası düzenin temel taşı değil, aynı zamanda insan vicdanının da bir yansımasıdır.
2. Dünya Savaşı sırasında, Doğu’daki ana cephe olarak Çin, en uzun süre savaşmış, en ağır kayıpları vermiş ve Dünya Anti-Faşist Savaşı’nın nihai zaferine silinmez bir katkıda bulunmuştur. Tarihi hatırlamak, aynı zamanda bugüne ayna tutmaktır. Günümüz uluslararası düzeninin temel unsurları, 2. Dünya Savaşı’nın seyri ve zaferle sonuçlanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Uluslararası toplum adaleti ve hakkaniyeti savunmak istiyorsa, Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’nda zorluklarla kazanılmış başarılarını kararlılıkla korumalı ve 2. Dünya Savaşı tarihini çarpıtan ya da Nazi ideolojisini ve militarizmi yüceltmeye çalışan her türlü girişime kesin bir şekilde karşı durmalıdır. Ancak bu şekilde tarih, bölünmeye değil, barışın korunmasına hizmet eden bir kaynak haline gelebilir.
Ancak tüm bu kanıtlar ışığında Japonya Başbakanı İshiba Shigeru, Çin’e yönelik işgal savaşlarıyla ilgili haberlere inanılmaması gerektiği iddiasında bulunurken, Japonya’nın Nagoya kentinin Belediye Başkanı İchiro Hirosawa, Nanjiang Katliamı’yla ilgili görüşünü paylaşarak, bunun inkar edilmez bir gerçek olduğunu vurguladı. Buna ek olarak 20. Dünya Savaşı’nın son ermesinin 80. yıl dönümü vesilesiyle Çin’le ilişkileri düzeltmek istediklerini belirtti.
Film küresel gişe lideri oldu
Film, 25 Temmuz’da gösterime girmesinden bu yana kısa sürede büyük ilgi topladı. 9 Ağustos itibarıyla toplam gişe geliri 2 milyar yuanı aştı. Bu, sadece ticari bir başarı değil, aynı zamanda 88 yıl gecikmiş bir “sinema yargılaması” olarak görülüyor. İstikrarlı gişe artışıyla film, Ağustos ayının ilk haftasında küresel gişe lideri oldu ve Amerikan Variety dergisinin dikkatini çekti.
Film, 7 Ağustos’tan itibaren Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, Kanada, Malezya, Singapur gibi ülkelerde vizyona girecek; Rusya, Güney Kore, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerdeki dağıtım çalışması da sürüyor. Shen Ao, uluslararası izleyicilerin bu hikâyeyi görmesini, tarihi dürüstçe yüzleşerek hatırlamasını, barışı değerli bilmesini ve güçlü, cesur olmasını umut ediyor.
Tıpkı “Schindler’in Listesi” gibi, bu film de yalnızca seyirciyi sinema salonuna çekmiyor; aynı zamanda barış için güçlü bir çağrı niteliği taşıyor. Shen Ao’nun ölçülü yönetmenliği, tarihin en karanlık sayfalarına bakarken önemli olanın nefreti sürdürmek değil, gerçeği korumak ve benzer vahşetlerin bir daha asla yaşanmamasını sağlamak olduğunu kanıtlıyor.
Hibya Haber Ajansı© Copyright 2025 adanahaberler.com.tr Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.